En son konular | » Halit Ertuğrul tarafından sahra Çarş. Haz. 24, 2009 7:55 pm
» Ehl-i gaflet dünyasının hakikatini tasvir eder levhadır tarafından FAKİR Paz Nis. 26, 2009 10:12 pm
» Ölüm Geliyorum Diye Davetiye Basmaz....! tarafından FAKİR Paz Nis. 26, 2009 9:44 pm
» Anket Eklemek!! tarafından LiSeLiM C.tesi Nis. 25, 2009 9:40 pm
» Foruma Video Eklemek tarafından LiSeLiM C.tesi Nis. 25, 2009 8:59 pm
» MEHMET ÂKİF ERSOY tarafından Güllere_Vurgunum Cuma Nis. 24, 2009 10:28 pm
» İmam-ı Azam Ebû Hanîfe tarafından la edri Cuma Nis. 24, 2009 10:07 pm
» İsmail el-Buhari (r.a) tarafından la edri Cuma Nis. 24, 2009 12:39 am
» Hz. Ali (r.a) tarafından la edri Cuma Nis. 24, 2009 12:35 am
» Hz. Ömer (r.a) tarafından la edri Cuma Nis. 24, 2009 12:28 am
|
| | İnsanların ruhları, onların ölümlerinden sonra canlı kalırlar mı? | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
la edri Administratör
Mesaj Sayısı : 259 Nerden : . Teşekkür Et : 5 Uyarı : Teşekkür Puanı : 69 Reputation : 1 Kayıt tarihi : 07/01/09
| Konu: İnsanların ruhları, onların ölümlerinden sonra canlı kalırlar mı? Salı Ocak 27, 2009 3:10 am | |
| islam inancına göre, insanların ruhları onların ölümlerinden sonra da canlı kalırlar. Cesedin bozulmasıyla bozulmazlar. Amellerine göre ya nimet içindedirler ya da azab çekiyorlardır. Nitekim Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;
"Allah yolunda Öldürülenleri ölü saymayın, bilakis Rabbleri katında diridirler. Allah'ın bol nimetinden onlara verdiği şeylere sevinç içinde rızıklanırlar." (Ali imran; 169)
Görüldüğü gibi, burada anlatılanlar, onların ruhlarına nisbetle doğrudur. Ama cesedlerine gelince, cesedler çürüyüp gider.
Müslim'in Enes b. Malik (r.a)'den rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (a.s.v) ölünün, gömüldükten sonra dönüp gidenlerin ayak seslerini duyduklarını haber vermiştir. (Müslim)
Hz. Peygamber (a.s.v) ümmetine, kabirlerden geçerken kabir ehline şöyle selam vermelerini söylemiştir;
"Ey Mü'm in kavimlerinin yurdu, Allah'ın selamı üzerinize olsun, siz, gelip geçtiniz. Bizde sizin peşinizden geleceğiz." (Müslim)
Bu şekilde bir hitap ancak, işiten ve anlayabilenlere yapılır. Böyle olmasaydı Hz. Peygamber (a.s.v)'in seslenmesinin bir anlamı da olmazdı, bu, Ruhun başlı başına bir varlık olduğu görüşüne göre böyledir. Ehl-i sünnet usulünün gereği de budur. Allah-u Zülcelal ruha; Rabbine dönmesini, cennete girmesini ve insanlar arasında karışmasını söylemişti. Ruhun göğe çıktığına, gökten yere indiğine, gök kapılarının kendisine açıldığına, secdede bulunup konuştuğuna dair bir çok sarih nasslar vardır. Nitekim buna en güzel delil Miraç hadisesidir.
Bilindiği gibi, Hz. Peygamber (a.s.v) miraca çıkmak için Mescid-i Aksaya geldiğinde, bazı peygamberler Hz. Peygamber (a.s.v)'i karşılamak için oraya gelmişlerdir. Ve Hz. Peygamber (a.s.v) onlara namaz kıldıımıştır. Daha sonra o peygamberler dağılmışlardır. Hz. Peygamber (a.s.v) miraca çıktığında, birinci gök kapısında, Adem (a.s)'le, ikinci gök kapısında; Yahya ve İsa (a.s) ile, üçüncü gök kapısında; Yusuf (a.s) ile, dördüncü gök kapısında; İdris (a.s) ile, beşinci gök kapısında; Harun (a.s) ile, altıncı gök kapısında; Musa (a.s) ile ve yedinci gök kapısında; İbrahim (a.s) ile görüşmüştür.
Allah-u Zülcelal miraç gecesinde ilk önce elli vakit namaz kılınmasını emretmiştir. Hz. Peygamber (a.s.v), dönüşünde Hz. Musa'ya uğrayınca. O; "Allah-u Teala ümmetine neyi farz kıldı?" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.v); "Elli vakit namazı farz kıldı"dedi.
Bunun üzerine Hz. Musa; "Rabbine dön ve eksiltmesi için niyazda bulun. Ümmetin buna takat getiremez"dedi. Hz. Peygamber (a.s.v) dönüp Allah-u Zülcelal'e yalvardı. Allah-u Zülcelal elli vakit namazı beş vakte indirdi.
Hz. Peygamber (a.s.v), yine Hz. Musa'nın yanına döndü ve; "Allah-u Teala elli vakit namazın beş vaktini indirdi" dedi. Hz. Musa; "Rabbine dön ve niyazda bulun. Çünkü ümmetin buna da güç yetiremez" dedi.
Hz. Peygamber (a.s.v), yine Allah-u Zülcelal'e döndü ve niyazda bulundu. Allah-u Zülcelal beş vakit daha indirdi.
Hz. Peygamber (a.s.v) tekrar dönüp, Hz. Musa'nın yanına geldi ve; "Allah-u Teala, beş vakit daha indirdi" dedi. Hz. Musa yine; "Rabbine dön ve niyazda bulun. Çünkü ümmetin buna da güç yetiremez" dedi. Hz. Peygamber (a.s.v) yine döndü ve Allah-u Zülcelal'e niyazda bulundu. Allah-u Zülcelal yine beş vakit daha indirdi. Aynı şekilde on vakte indirilinceye kadar Hz. Peygamber (a.s.v) tekrar tekrar Allah-u Zülcelal'e niyazda bulundu.
On vakte indirilince, Hz. Peygamber (a.s.v), tekrar Hz. Musa'ya uğradı. Hz. Musa yine söylediklerini tekrarladı; "Rabbine dön ve yalvar! Ümmetin bunun hakkından da gelemez" dedi. Hz. Peygamber (a.s.v) yine dönüp Allah-u Zülcelal'e niyazda bulundu. Bunun üzerine Allah-u Zülcelal şöyle buyurdu;
"Ey Muhammedi Benim katımda hüküm değişmez. Onlar, her gece ve gündüzde beş vakit namazdır. Her namaz için de on ecir vardır ki, bu da elli namaz eder."
Bundan sonra Hz. Peygamber (a.s.v), yine dönüp Hz, Musa'ya uğradı. Hz. Musa; "Neyle emrolundun? " diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.v); "Her gün beş vakit namazla emrolundum" dedi. Hz. Musa; "Ümmetin her gün beş vakit namaza da güç getiremez. Ben, senden önce insanları, îsrailoğullarını çok tecrübe ettim. Sen dön de, biraz daha indirilmesini Rabbinden niyaz et" dedi. Fakat Hz. Peygamber (a.s.v) "Rabbime çok niyaz ettim. Bir daha niyazda bulunmaya haya ederim" dedi. (Buhari, Müslim)
Görüldüğü gibi, Hz. Peygamber (a.s.v) miraç hadisesinde bir çok peygamberin ruhuyla görüşmüştür. Dediğimiz gibi. Ruhun göğe çıktığına, gökten yere indiğine, gök kapılarının kendisine açıldığına, secdede bulunup konuştuğuna dair bir çok sarih nasslar vardır. Fakat biz bu kadarı ile iktifa ediyoruz. | |
| | | ravzam Yeni Üye
Mesaj Sayısı : 19 Yaş : 47 Nerden : ankara Teşekkür Et : 0 Uyarı : Teşekkür Puanı : 0 Reputation : 0 Kayıt tarihi : 27/01/09
| Konu: Geri: İnsanların ruhları, onların ölümlerinden sonra canlı kalırlar mı? Salı Ocak 27, 2009 8:45 pm | |
| ALLAH razi olsun kardeşim paylaşım için çok ğüzel | |
| | | yunus7-8 Yeni Üye
Mesaj Sayısı : 4 Yaş : 45 Nerden : azerbaycan Uyarı : Teşekkür Puanı : 1 Reputation : 0 Kayıt tarihi : 16/03/09
| Konu: Geri: İnsanların ruhları, onların ölümlerinden sonra canlı kalırlar mı? Ptsi Mart 16, 2009 6:33 pm | |
| Salamun aleykum kardeşim, Allah razı olsun. Çok güzel paylaşma. Kardeşim ben tasavvuf kitablarinda birde ruhun ölmeden önce Allaha ulaşmasına rastladım. Yani nasilki öldükten sonra ruhumuzun rabbimize dönmesi söz konusu ise , birde ölmeden önce( dünya hayatı yaşarken) ruhumuzun rebbimize döndermemiz. Dolayısıyla ölmeden evvel ölünüz hedisi şerifin gereyi olarak, Tasavvuf büyükleri bunun(ruhun dünya hayatinda rebbimize döndermemizi) olmazsa-olmaz buyurmuşlar. Bu hususda biraz bilgi verirsiz mutlu oluruz inş. Teşekkürler... | |
| | | la edri Administratör
Mesaj Sayısı : 259 Nerden : . Teşekkür Et : 5 Uyarı : Teşekkür Puanı : 69 Reputation : 1 Kayıt tarihi : 07/01/09
| Konu: Geri: İnsanların ruhları, onların ölümlerinden sonra canlı kalırlar mı? C.tesi Nis. 04, 2009 7:51 pm | |
| Aleyküm Selam yunus7-8 abi.. İnşallah Rabbim cümlemizden razı olur
İnsan, kendisinin âciz ve zelil, dünyanın aldatıcı ve fâni; âhiretin ise çok yakın olduğunu, tam olarak, ancak ölünce anlar. Bu hadis-i şerif ile, ölmeden önce uyanmamız, hayatımıza çeki düzen vermemiz ihtar ediliyor.
Ölmeden önce ölmeyi başarmak, seçkin insanlara mahsus. Bizlere düşen, elden geldiğince onlara benzemeye gayret etmek... Bu emri dinleyen insan, dünyayı misafirhane, vücudunu ise emanet bilir. Ruhunu ve kalbini onlarda boğmaz. Bu hâl ile hallenen insan, ölmeden evvel ölmüş demektir.
İnsan ölümle birlikte hayatının hesabını da vermeye başlar. Öyle ise; ömür muhasebesini dünyada yapan insan, ölmeden evvel ölmüş demektir. Dünya hayatının bitimiyle yeni bir hayata geçilir. O halde, bu dünyada iken âhiretine hazırlanan insan ölmeden evvel ölmüş demektir.
Ölümle, insanın elinden, diğer azaları gibi, gözü ve dili de alınır. O artık okuma, anlatma nimetlerinden mahrumdur. Bunu düşünerek, orada yarayacakları burada öğrenen ve orada konuşulacakları burada dinleyen insan, ölmeden evvel ölmüş demektir.
Ölümle birlikte mahlûkatın sevgisi de biter, korkusu da. Ölü için, yaşayanlar tarafından övülmekle yerilmek eşit olduğu gibi, yazla kış arasında da fark yoktur. İnsanların teveccühlerine ve yermelerine dünyada ehemmiyet vermeyen, “varlığa sevinmeyip, yokluğa üzülmeyen” insan da ölmeden evvel ölmüş demektir.
Ve en önemlisi; ölümle insan Hakka rücu eder, Rabbine döner. Ölmeden evvel ölenler, Hakka bu dünyada rücu ederler; hayatlarını ilâhî emirler dairesinde geçirirler; Allahın rahmetine dünyada iltica eder, gazabından da yine dünyada korkarlar. İşte bu bahtiyar insanlar âhirette de Hakka rücu ederler, ama bu rücu onlar için Allaha vâsıl olma ve lütfuna erme şeklinde tezahür eder.
Ölümle, cüzi iradenin hükmü son bulur. Öyle ise, ölmeden evvel ölenler, nefsî arzularını hayatta iken terk etmeyi başarıp, Allahın küllî iradesine tâbi olurlar. Nefis hesabına bir şey talep etmezler. Bütün arzuları helâl dairesinde olur. Böylece ölmeden evvel ölmenin zevkine ererler.
Ölmeden evvel ölmek; gerçekten, bu dünyada büyük bir lütuf, büyük bir saadet. Bilindiği gibi, insan, yerde iken gök gürültüsünden ürker, şimşekten korkar, yıldırımdan kaçar... Ama uçakla bulutları yarıp onların üstüne çıktı mı, artık güneşi bulmuş ve önceki korkularından kurtulmuştur. Ölmeden evvel ölmenin sırrına erenler de, ölümü hayatta iken geçmiş, mahşere bu dünyada çıkmış, hesaplarını burada vermiş ve itaatkar bir kul olarak Hakka rücu etmişlerdir. Artık onları benlik duygusu boğamaz, çünkü ölünün benliği olmaz. Tabiat onları kendine celp edemez, zira ölünün tabiatla bir alış verişi kalmamıştır.
Alaaddin Başar (Prof.Dr.) (alıntı) | |
| | | | İnsanların ruhları, onların ölümlerinden sonra canlı kalırlar mı? | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |