"ÖLÜM UYKUNUN KARDEŞİDİR!.."
İşte ölümötesi yaşantının bir kısmı da bu türdendir!
Beyinde şu anda mevcût olan tüm açılımlar ve bunun neticesinde sizin kendinizde bulduğunuz ya da farkında olamadığınız tüm özellikler aynen astral bedeninize ya da bir diğer ifade ile ruhunuza yüklenmiştir!..
Ölüm denen olayla birlikte yaşamınız, bu “bir tür hologramik ışınsal beden” bilincinde, son andaki şuur düzeyinizle devam eder. Bir farkla ki:
Dünyada, beyinin madde şartları dolayısıyla perdelendiğiniz pek çok şeyi, bu "ruh beden" boyutunda apaçık görebilirsiniz.
Yani GÖRÜŞÜNÜZ KESKİNLEŞİR!..
İşte bu durumda, içinde bulunduğunuz şartları, geleceğe dönük olarak başınıza gelecekleri, dünyanın âkibetini çok iyi farkedersiniz!..
Ve dahi farkedersiniz ki dünya yaşamı sırasında belirli güçleri elde edememişsiniz!.. Ve "beyin" sermayesini, "yükleyicisini" de bir daha asla elde etmek mümkün değildir!..
Her ruhbeden-manyetik beden ancak kendi beyni tarafından açılımlara erişebilir ve bir başka beyin tarafından yeni açılım alamaz!..
Bu sebeple, öldükten sonra, yani beyniniz çalışmaz hale geldikten, bozuma geçtikten sonra, artık yeni imkânlar elde etmenize olanak kalmamıştır!
Bu gerçekleri o anda idrâk ediş, kişide öyle bir pişmanlık meydana getirir ki, bunun târifi asla mümkün değildir!..
Önünüzde sonsuz bir yaşam!.. Siz ise tüm imkânlarınızı beyninizle birlikte dünyada bırakıp; ne toplayabilmişseniz onunla bu yaşamın eşiğindesiniz!..
Ve artık sizin için yeni bir dünya başlıyor!..
Ne var ki, bu dünyada, aynen rüyada olduğu gibi olaylara isteğinizce yön verebilme imkânından mahrumsunuz!.. Dünya yaşamında o yeteneği elde edemediğiniz için, bugün artık tamamıyla o ortamın olaylarına tâbisiniz!..
Ve hazırlanamadığınız ölçüde buyurun sonu gelmez, uyanılmaz kâbuslara!..
İşte, "kabir cehennemi", diye anlatılan âleminizin oluşuş şekli.
O yüzden Hz. Rasûlullah diyor ya;
"Kişi mezara girdiği zaman öyle bir haykırışla haykırır ki; arşa kadar bütün varlıklar işitir; insden ve cinden maâda".
O içinde bulunduğu pişmanlıkla! O kişiye her gün kabrinde cehennemden bir pencere açılır, sen cehennemliksin senin gideceğin yer burasıdır, cennetten de bir pencere açılır cennet gösterilir. Sen burayı kaybettin denir ve bu şekilde ona büyük bir azâb olur.
İşte bu da kendisinin elde edeceği kuvvetlerle varacağı cehennemin müşahedesi ile olur!.. Bu, avâmın durumudur!
Ve yahut da bu kişi mü’min birisi ise, yani belli çalışmalar yaparak gitmişse, aksine o da hem cennette gideceği yeri görür; hem de cehennemden kurtuluşunu görür!
Ona da hadisin öbür şekli karşılık verir!.. Sen cehenneme gidecektin, fakat yaptığın şunların karşılığında bu cehennemden azâd oldun denir! O da cehennemdeki yeri görür, fakat kurtulmuştur!..
Cennet ve cehennem bundan sonra konumuza giriyor.
Burada, kabir cenneti veya kabir cehennemi târif ediliyor. Hakiki cennet ve cehennem değil!.. Bunu, yâni cennet ve cehennem bahsini daha ilerde inceleyeceğiz.
Bir de burada belli ruhâni güçler elde etmiş olanlar var. Berzah âleminde.
Meselâ, veliler!
Bu yüksek dereceli veliler; yani hakikate ermiş, hakikatı yaşama durumuna girmiş; terkip değişiklikleri oluşmuş ve bu terkip değişiklikleri sonunda, kendindeki bazı ilâhî kuvvetleri keşfetmiş ve o kuvvetlerle tahakkuk etmiş olanlar var!
Bunlar, o âlemde kendi aralarında görüşürler. Bir araya gelirler, çeşitli konularda fikir alışverişi yaparlar, birbirlerine kendilerindeki değişik tecellileri anlatırlar; değişik müşahedeler üzerinde tartışmalar yaparlar.
O âlemin kendine has bazı işlemleri vardır. İşlemler üzerinde de belli bir vazife taksimi vardır, bunların ileri gelenleri arasında.
O âlemde belli düzeye gelmiş, belli konular açılmış, belli noktalarda takılmış gibi kişiler vardır.
Bunların orada eğitimi yapılır. Yani onlar orada eğitilir, belli şeyler idrâk ettirilmeye çalışılır. Anlayamadığı noktalar atlatılır vs. Onlarda böylece bir durumda devam eder. Yâni oranın da kendine göre belli bir idare kadrosu vardır. Nasıl dünyada, 4’ler, 7’ler, 3’ler, 40’lar diyoruz! Bunun mukabili olan, oranın da kendine has bir kadrosu vardır